Bir ipeğin ruhunu ellerinin arasına alıp öptü. Nefesi yabancı bir nefesin yanında yürüdü Rob'un. Damarları akü uzun uzun. Vadilerin kıvrımlarında titreyip duran ırmakların, denize dokunduklannda ölmeleri gibi serin oldu herşey.Elinde uzun bir değenekle yürüdü Robinson yerin üstüne basa basa. Sonsuz şaşkınlığını dindirecek birşey bulmak için bakmıyordu. Hafızası keskin bir sızıyla kamaşmış ve bütün varlığı kırılıp dökülmüştü. Yürüdü. Günlerin ortasından, patikaların ortasından, hayretten irkilip kalmış uzamların ortasından, gecenin ortasından yürüyüp geçti kayıtsızdı... Bir gün yaşamın yeniden çimlenip yeşerdiğinin farkına vardı, ellerinin arasındaki yüzüne bakarken… Yüz gülümsüyordu. Güneşin, uzun kanat ucuyla okşayıp teskin ettiği bir akşamüstü kayalığı gülümsüyordu yüz… Ertesi sabah yine yaşadı Rob. Çimen yapraklarının çiyleriyle ağır yüklü olduğunu gördü ve uzun uzun bakındı öylece… Bu onun “ilk” baharıydı…
Alışveriş sepetiniz boş!