Bir mahkum kardeşimin dediği gibi, “Yaşadığımız hayat, bulunduğumuz ortam, senin sünnetin üzere olamadı Efendim!.. Hayatımın en büyük eksikliği de budur Efendim… Ey Rabbim! Sen merhamet etmez ve Efendimiz’in de şefaati olmazsa, halimiz nice olur?!.. Ne kadar günahkâr, isyankâr olsak da, derdimizin dermanı sensin Efendim… Haddimiz olmasa da, seni seviyoruz… Biliyoruz ki, kişi sevdiğiyle beraberdir. Mevla’mızdan tek dileğimiz, senin ‘ümmetim’ dediğin kullarından eylemesi bizleri...”
Cezaevleri, kuşkusuz kanayan bir yaradır… Kimine göre bir mektep, medrese-i Yusufiyye, kimine göre zor bir çile, kimine göre hasret, kimine göre mahrumiyet, kimine göre ise ıslahtır… Düşmeyen olmaz buralara… Gözyaşı ve hasret vardır havasında…İnsan düşünmeye çok fırsat bulur buralarda... Ağlar, hatalarını anlar, ıslah olur... Tevbe eder; gerçeği görüp, Hakk’a yönelir. Kutsal kitabını öğrenir; ibadetlerini yapar. Yalnızdır; anlar ki, Rabb’inden başka hiç kimsesi yoktur bu âlemde…
Amacımız; kendisiyle barışık, toplumuyla uyumlu, kendine has bir özgüvene sahip, toplum içerisinde “Ben de varım!” diyebilen ve Allah’tan korkan bireylerin sayısını çoğaltmaktı. Nitekim, bunu da başardığımıza inanıyorum.
Peygamber Efendimiz’i (s.a.v) her anlatışımda gözyaşlarını tutamayan mahkum kardeşlerimi gördükçe, ben de duygulanırdım. Neticede, yıllar boyu birikmiş, hasret, özlem ve sevgi kokan mektupların oluşturduğu bu çalışma çıktı ortaya... Ortak gayemiz, nerede olursak olalım ve hangi havayı teneffüs edersek edelim, O’nun kulu ve elçisinin ümmeti olduğumuzu har daim hatırımızda tutmaktı.
Psikiyatristlerin, psikologların, ilahiyatçıların ve ilimle uğraşan diğer herkesin, bu mektupları derinlemesine okuyup mahkum psikolojisi hakkında bir sonuç çıkarmaları mümkündür. Rabb’imden, tüm mahkumları sevdiklerine tez elden kavuşturmasını ve üzerlerine sağlık, esenlik ve affını göndermesini dilerim.
Sözümü, merhum Necip Fazıl’ınbir sözüyle bitirmek istiyorum:
“Çarklar işlemekten aşındı. Vâdeler dolmaktan çatladı. Akşam oluyor. Bir mızrak boyu kaldı, benim de hayat güneşimin batmasına. Ne olursam, bu bir mızrak boyu zaman içinde olacağım...Allah’tan af istiyorum. Allah'ın sevgilisinden…”