Bilelim ki: Göklere, yere ve bunların müştemil bulundukları bütün kevnî eserlere bakarak Allah’ı bulmak, akil baliğ olan herkese farzdır.
İslâm’da iman ve İslâm lafzı aynıdır. Mümin olan, müslümandır, müslüman olan da mümin. Aralarında bazı ayrıntılar varsa da bunları birbirinden ayırmak doğru olmaz.
Ancak mü’minler feraiz-i diniyyenin bir kısmını terk ettiklerinde bunlardan imanın kemali kalkar, kamil mü’min sayılmazlar, fakat müslümanlıkları bakidir.
İman-İslâm: Peygamber aleyhisselam Efendimizin Allah’tan aldığı, hiç değiştirmeden tebliğ buyurduğu, haber verdiği şeylerin hak olduğunu bütün kalbiyle tasdik ve diliyle ikrar etmektir. İtikadda bütün mü’minlerin mezhebi budur ve birdir.
Rasûlullah aleyhisselatu vesselam Efendimiz; “Ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacak, yetmiş ikisi cehenneme, biri cennette girecektir. O da Cemaat’tir.” buyurdular. Yani ehl-i sünnet ve’l-cemaat mezhebinde olanlardır. Bunlar da Rasûlullah sallalahu aleyhi ve sellem Efendimizin Cemaatinin (Ashabı, Ensar ve Muhacir radıyallahu anhum) itikad ve amelleri üzerinde olmaktır.