Bu kitap, günümüzün vakıasından, dünyanın sonundan, kıyametin küçük ve büyük alâmetlerinden ve ölümden sonraki hayattan bahsetmektedir.
Ben bu konuyu gerçekten kaçmak için değil, içinde bulunduğumuz reel hayatı düzeltmek için sunuyorum. Tâ ki (yaşadığı hayatın) sarhoşluğuna kapılan ve abuk sabuk şeyler söyleyen, deliler gibi (olur olmaz şeye) gülen, kovulmuş biri gibi (bilinçsizce) koşan beşeriyet, durumunun ne olduğunu bilsin. Zira bu beşeriyet öyle şeyler yapıyor ki ormanda yaşayan hayvanlar bile birbirine bunları yapmaktan utanır!
Ancak öyle bir gün gelecek ki tüm insan varlığı yok olacak, gökyüzünün yıldızları dökülecek, sular akmaz olacak, su pınarları ve kuyular kuruyacak, nehirlerin ve denizlerin suyu yok olacak, şu dünya hayatında her şey bitecek ve dünyada insan diye bir şey kalmamış olacak. Bu ânı bir düşün, değerlendir.
Ey sevgili kardeşim,
İnsanlık kesinlikle bilsin ki ölüm, hayatın sonu değildir. Asla ve kat’â! Bilakis ölümden sonra dirilmek, diriltildikten sonra haşir, haşirden sonra hesap, göklerin ve yerin mâlikinin huzurunda boyun eğerek durmak ve az-çok, küçük-büyük yapılanlardan sorguya çekilmek var!
Senin kıyametin ölümünle başlar. Benim ölümümle de benim kıyametim başlar. Ölümle dünya âleminden bir başka âleme intikal edeceksin. Orası senin şu anda yaşadığın âlemden tamamen başka bir âlemdir.
Bil ki kıyamet/kıyametin gelecek, sen buna hazır mısın?
Nitekim Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyrulmuştur: “Kıyamet alâmetleri bir tek ipe dizilmiş boncuklar gibidir. İp kopmuştur, bunlar birbirini takip edeceklerdir.”