Modernleşmeyle birlikte zorunlu olarak sekülerleşmenin dini gerileteceği veya krize sokacağı biçimindeki tez, bugün dinin ve dindarlığın pek çok toplumda gerilemenin tersine güçlü bir biçimde varlık göstermesi, pek çok yerde dinsel canlanmaların var olması ve dünyanın pek çok coğrafyasında dine meşruiyet aracı olarak başvurulması gerçeğiyle karşılaşılmaktadır...
Tarihsel olarak ve günümüzde bakıldığında görülür ki dini meşrûlaştırım aracılığıyla sorumluluk veya mükellefiyetler, ‘kutsal görevler’ olarak geçerlilik elde eder; savaşlar ‘kutsal savaşlar’ olarak haklılaştırılır; üstünlük, güç; baskı veya egemenlik ‘İlâhî Krallık’ olarak haklılık payesine kavuşturulur…
Dinin etkin işlevleri nedeniyle büyük oranda veya belirli bir miktarda dinî meşrulaştırıma başvurmayan -isteyerek veya istemeyerek- bir sosyal ve siyasal düzen ya da devlet düşünmek imkânsız gibi görünmektedir. Dine en uzak duran güç, iktidar, düzen veya devletler dahi dinî meşrûlaştırıma başvurmak durumunda kalmışlardır…