“Nihayet kâğıdın beyazına daha çok beyaz, mürekkebin siyahına daha çok siyah katmaya geldi zaman. Meramım şu ki yazmanın beyazına biraz daha beyaz, siyahına biraz daha siyah katmak. En başından beri inandım kelime ve cümlelerin de bir kaderi olduğuna ve kaderlerimize merbut olduğuna. Taşa kazınan cümleler olduğu gibi toza toprağa karışıp kaybolanları da vardır hatta yazılıp unutulanları da. Ne hazin ve kabulü zor bir kader! Unutulmak! Ardımda bırakacağım bu kelime ve cümle istiflerinin savrulup unutulmayacağına kim garanti verebilir? Her yazmaya başladığım an bu endişeyi de davet ediyorum dünyama. Cümlelerim hep bu endişe ve korku ile yüklü.”
Bu kitabın yarısı senindir sevgili okur. Her bir metni takip eden boş sayfalar sana ayrıldı. O halde çat kelimelerini, kur cümlelerini gönlünce, kendince. İfade etmek yeteneği sırf harflere bahşedilmiş değil ya! Çizgiler, noktalar, renkler ne güne duruyor? Yaz(a)mıyorsan çiz gönlünce ve kendince…