“Kimse bilmez bir Orfeus hikâyesiyiz aslında… Ben çaldım mahşeri bir kalabalığın arasından… Sendin gelen nağmelerime suçumuz ne?
Ben seni gelişinden tanıdım… İri iri kocamandı gözlerin…
Sen beni nağmelerimden…
Kıvrım kıvrım hasretli… Mavi bir sızı gibi adeta…
Son kez arkama bakmasaydım ebedi saadet bizim olacaktı…
Ama dedim ya Orfeus’tum yani tanrılar yazmıştı kaderimi…
Ve baktım…”
Bu kitapta hangi besteyi çaldıysanız onu dinleyeceksiniz…
Wagner’den, Zola’ya, Weber’den Dosto’ya, Hugo’dan Hafız’a, Fuzuli’den Baki’ye, Ahmet Hamdi’den Nazım’a, İbn-i Sina’dan Hz. Musa’ya kadar insanlık ailesinin kısa ama hayli zevkli bir özetiyle karşılaşacaksınız…
Zaman tepesinden bakıldığında hepimiz bir küçük karıncayız öyle değil mi?
Farklı noktalardan aynı yöne doğru yürüyen…
Elinizdeki eser kendini bunun ispatına adamış denemelerden oluşuyor. Yazar çapraz okumalar yoluyla kimi zaman Hafız’la Nazım’ı aynı öyküde buluşturuyor kimi zaman büyük felaketlere yol açmış pişmanlıkları kahramanların iç sesinden yola çıkarak anlamlandırıyor…